Öğretmenler odasında o saat dersi olmayanlar hararetli hararetli tartışıyorlardı. Felsefe öğretmeni antrenör Bahattin beyin sesi hepsinden yüksek çıkıyordu:
-Öğretmenlik mesleğini övgülerinizle bana sevdiremezsiniz. Yirmi altı senedir ben bu işi yapıyorum. İyi olan, insana mutluluk veren yanı neresi?
-Yetiştirdiğiniz öğrencileriniz hocam…
-Yolda gördükleri zaman selam vermemek için görmemezlikten gelen öğrencilerim mi?
-Onlara aktardığınız bilgileriniz…
-Onlara aktaracağım diye her sene tekrarladığım aynı şeyler mi? Tekrar yapa yapa beynim yaratıcılık özelliğini yitirdi. Yaptığımız işi dışarıdan bakanlar bir şey zannediyorlar. Biz de bu havaya kendimizi kaptırıp böbürleniyoruz. Yok tanrı mesleğiymiş de, şöyle kutsalmış da, ışık saçarken eriyen bir mummuş da… Geçin bunları,yaptığımız papağan gibi hep aynı şeyleri söylemek.
-Üniversite sınavlarını kazanmalarındaki katkınız.
-Doğrusu kazanıp kazanmamaları beni pek enterese etmiyor. Ben görevimi yapıyorum dersimi anlatıyorum, sorumluluğumu yerine getirdikten sonra vicdanen rahatlıyorum. Kazanma olayı benim dışımda bir olay.
-Bu söyledikleriniz profesyonelce bir yaklaşım.
-Amatörlükten hep korkmuşumdur. Amatörlüğü övenler insanları angarya işlerde kullanmayı amaçlayanlardır. Profesyonel anlayışa göre, her işin bir bedeli vardır.
Öğretmenler odasına yeni gelen resim öğretmeni Ebru hanım mantosunu astıktan sonra asık bir suratla bir sandalye çekip oturdu ve kimse bir şey sormadan konuşmaya başladı:
-Arkadaşlar, duydunuz mu, İngilizce öğretmeni Alev hanım evinde kendi öğrencilerine özel ders verirken maliyeciler tarafından yakalanmış. TV kameraları ve gazeteciler Alev’in evinin etrafını doldurmuşlar.
Ortalıkta buz gibi bir rüzgar esmeye başlamıştı. Kimse tek kelime söylemiyordu. Korku ve sevinç karışımı bir duygu içindeydiler. Korkmuşlardı, çünkü o kişi kendileri de olabilirdi, sevinmişlerdi çünkü şimdilik böylesi bir olayı yaşamamışlardı. Sessizliği bozan gene Bahattin bey oldu:
-İlahlar bir kurban verilmesini istediler ve emirleri yerine getirildi. Alev hanım şansına küssün. Bu işi yapanların sayısı o kadar çok ki. Bunu kimse engelleyemez. Şuna eminim ki birçok maliyeci de çocuğuna bu yolla özel ders aldırıyordur. Okulda yapılan özel veli görüşmeleri bu işi pazarlamak amacıyla kullanılmıyor mu? Bırakın fen gibi zor dersleri, sosyal gibi kolay derslerden de şakır şakır özel dersler verilmeye başlanmış. Bu işin bir piyasası var. Ücretler belirlenmiş, kurallar belirlenmiş. Sadece bazıları vicdanlarını rahatlatmak için dersine girdiği öğrenciye değil de paslaştığı arkadaşının öğrencisine ders veriyormuş.
-Siz neler söylüyorsunuz hocam? Öğretmenlik mesleğine, böylesine kutsal bir göreve bu yakıştırmalarınız çok çirkin…
-Evet, ben herkese iftira ediyorum. Sizlerin kendinize bile itiraf edemediğiniz, ama hepinizin bildiği bu gerçekleri burada itiraf etmenizi elbette beklemiyorum. Birbirimizi kandırmaca oyununu oynamaya devam edelim. Benim gibi oyun bozan mızıkçıları da oyundan atarsınız, olur biter!
● ● ●
Devam edecek....
Ömer Faruk Hüsmüllü
Comments
0 comment