Otogara giren bir otobüsün yolcuları arasında yeni Al-Makam da vardı. En gerekli eşyalarını koyduğu ufak bir çanta almıştı eline. Al-Makam’ın otobüsle geleceği düşünülmediğinden otogarda herhangi bir değişiklik ya da hazırlık yapılmamıştı. Yani orası eskisi gibiydi.
O nedenle otobüsten inince Al-Makam değişikliği fark edemedi. Caddeye çıktığında ellerinde bayraklarla çocukları, başlarındaki öğretmenleri, çeşitli pankartları gördüğünde ise özel bir gün olduğunu anladı. Ancak bu günlerde bir bayram olmadığını, bunun olsa olsa Memleketimin kurtuluş günü olabileceğini düşündü ve biraz da kendisine kızdı. Çünkü bilseydi, bir gün önce gelir ve o da bu törenlerde hazır bulunurdu.
Olan olmuştu ve şu anda yapacak bir şey yoktu. Yürümeye başladı. Derenin üzerindeki köprüde daha önce tanıştığı bazı kişilerle selamlaştı. Hatta birkaç gündür neden ortalıkta görünmediğini soranlara bir iş için birkaç günlüğüne ayrılmak zorunda kaldığını söyledi.
Köprüyü geçtikten sonra, kalabalık iyice artmıştı. Hükümet Konağı’nın bahçesine girmek için kalabalığı yarmak zor olmuştu, ama bunu başarmıştı. Bahçede de bazı tanıdıklara rastladı. Bunlardan birisi Galerici Altan’dı, nam-ı diğer En Keriz Keriz:
-Özlettiniz kendinizi beyim, nerelerdesiniz?
-Ben de sizleri özledim, sonunda dönebildim işte.
-Bu gece Agop’a gidelim mi? Yalnız bir şartım var, bu gece masraflar benden.
-Bu gün yol yorgunuyum. Onu yarın yaparız.
-Olur.
-Ha, sahi bu kalabalık ne? Yoksa bu gün buranın kurtuluşu mu?
-Değil, ama inşallahsizi Allah söyletmiştir de öyle olur. Bu kalabalık yeni Al-Makam için toplandı. Saatlerdir bekliyoruz, adam bir türlü gelemedi.
-Gelir, gelir. Hoşçakalın, yarın buluşuyoruz unutmayın, dedi ve Hükümet Konağının önündeki merdivenlere doğru yürüdü, ama bu kısacık mesafeyi ancak on beş dakikada alabildi. Merdivenlerin başına geldiğinde bir görevli tarafından durduruldu:
-Beyefendi bu gün iş takibi yapılamıyor.
-Nedenmiş o?
-Çünkü tatil, çünkü sizin de bildiğiniz gibi bu gün yeni Al-Makam göreve başlayacak.
-Bu günü tatil edeceksiniz diye size Al-Makam mı emir verdi?
-Veremez ki, daha henüz gelmedi. Bekliyoruz, onun için siz de ayak altında dolaşmasanız iyi olur.
-Benim içeri girmem gerekiyor.
-Olmaz dedim ya beyefendi. Bizi de zora sokmayın, derken sesini de yükseltmişti. Bu komitedekilerin dikkatini çekti. Dikkati çekilenlerden birisi de komitede görev almış olan Psikiyatrist Hayati idi.
-Bu manyak şimdi de burada karşıma çıktı. 46’lılar koğuşundan kaçmıştı.Kendisinin Al-Makam olduğunu iddia ediyor. Hemen zararsız hale getirelim, yoksa rezil oluruz. Güvenlik elemanları yakalayın bunu! deyince sekiz kişi birden Al-Makam’ın üstüne atladı ve kıskıvrak yakalayıp içeri götürdüler.
Biraz sonra karşılama komitesi başkanı ve Hayati bey tarafından sorgulanmaya başlanmıştı bile:
-Söyle bakalım, o koğuştan nasıl kaçtın? Amacın ne buraya gelmekte? Sabotaj için mi geldin? Sana yardım edenler kim?
-Dediklerinizin hiç birisi değil, ben buranın Al-Makamıyım. Göreve başlamak için geldim.
-Aynı hikayeyi anlatmaktan bıkmadın mı? Artık Al-Makam yerine başka bir şey olsana!
-Olamam ki, çünkü ben Al-Makam’ım.
-Doğruyu söylersen seni içeri attırmayacağım. Hastaneye de kapatmayacağım, hadi söyle doğruyu!
-Peki söyleyeyim!
-Ha şöyle, gördünüz mü başkan bey, psikoloji bilmenin yararını? Şimdi bülbül kesilecek ve her şeyi anlatacak.
Al-Makam elini cebine soktuğunda ikisi de ona dikkatli bir şekilde bakıyorlardı. Gerçi güvenlikçiler üzerini iyice aramışlardı, ama gizli bir yere bir bıçak ya da tabanca saklamış olabilirdi. Oysa o, bir kağıt çıkarmıştı.
-Ne o, cezai ehliyetin olmadığını gösteren rapor mu?
-Hayır değil, önceki görev yerimden ayrılma yazısı.
-Ver bakayım!
-Size değil, başkana vereceğim.
Başkan yazıyı okurken renkten renge giriyordu. Okuma bitince bir müddet konuşamadı.Sonra:
-Hayati bey, galiba biraz az okumuşsunuz psikolojiyi... Çünkü söylediklerinin hepsi doğru. Beyefendi önce hoş geldiniz, sonra da tüm olanlar için sizden özür dilerim.
-Önemli değil. Kasıtlı yapılan bir şey yok. Doktor bey de herkes de görevini en iyi şekilde yapmaya çalışıyor. Bu çabalar sırasında bazı yanlışlıkların da olabilmesi çok doğaldır. Benim de sizden ricam, önce bana odamı göstermeniz, sonra da dışarıdaki o rezalete hemen son vermenizdir.
Hayati bey kıpkırmızı kesilmişti utancından. Söyleyebilecek tek bir kelime bile bulamıyordu.
● ● ●
Devam edecek....
Ömer Faruk Hüsmüllü
Comments
0 comment