Al-Makam’ın görevine başlamasının ikinci günü Tıngırbank, kapısına kilidi vurdu. Çünkü batmıştı. Memleketimde birçok kişinin ağzını bıçak açmıyordu. Halkın deyimiyle “Ofu-Sor” hesaplarının dışındaki paraların tasfiye işlemleri tamamlanınca ödeneceği açıklandı ise de bu herkesi rahatlatmadı. Çünkü yüksek faizle bu hesap sayesinde geçinmeye alışmış olanlar her şeylerini kaybetmişlerdi. Hastalanıp yataklara düşenler, sinir krizleri geçirenler, hatta intihar edenler bile olmuştu. Evdeki “sen yatırttın, sen dedin” kavgaları da başlamıştı bile. Bu kavgaların bazıları da boşanmalarla sona erecekti.
Yüzlerce insan, sabahın erken saatlerinde Tıngırbank’ın önüne geliyorlar, akşama kadar umutla bekliyorlar, sonra da başları önlerinde evlerine dönüyorlardı. İki hafta sonra bekleyenlerin sayısı yarıya düşerken, daha sonraki bir haftada ise tek tük bekleyen kalmıştı.
● ● ●
Al-Makam, Memleketimde birçok şeyi değiştirmişti. Yaptıklarını beğenenler de beğenmeyenler de vardı. Beğenenler ötekilere göre oldukça fazlaydı. İddiacı Veysel bile beğenenler safında yer almıştı. Onunla birlikte, Kepir Osman, Balıkçı Sadi, Döviz Rıza, Hayret Bi Şey Tahir, Uyuşuk Hasan Kılkuyruğun Yerinde oturmuş bu konuyu tartışıyorlardı. Kepir Osman:
-Bu yeni Al-Makam burayı adam edeceğe benziyor. Baksanıza çöpler zamanında toplanıyor, sular akıyor, elektrikler kesilmiyor, okul önlerinde satıcı kalmadı, caddelerde bir tek çukur yok. Bir de biz gençlere iş sahası açsa!
Döviz Rıza, hemen karıştı lafa:
-Hepsi ilk göreve başladığında böyledir. Karar vermek için erken davranmayın. Bekleyin bir-iki sene daha geçsin. Hem baksanıza makamların çoğuna kaçıkları getirmiş. Anlatılanlara göre 46’lılar koğuşundaki arkadaşlarını bile ileride iş başına getirecekmiş. Bu kadarı da olmaz ki...
Bu sözlere İddiacı Veysel hemen itiraz etti:
-Göreve getirdiği adamları seçerken tek ölçüsü dürüstlükmüş. Baksanıza Sülük Saffet’in, Fabrikatör Mikdat’ın, Yalaka’nın, Sat Kaç Mümin’in ve onlar gibi birçoğunun artık esamisi bile okunmuyor. Hepsini uzaklaştırmış avanta yerlerinden. Görevini hakkıyla yapana ellemiyor. Lise müdürü yerinde, zabıta amiri yerinde, niyet müdürü ile konuşmuş ve onu da tekrar işinin başına dönmesi için ikna etmiş. Belediye başkanı yerinde, ama belediyede alt kademelerde çok değişiklik yapmış. Tren istasyonunun arkasındaki bahçe içinde bir bina var, orayı akıl hastanesi olarak düzenliyormuş ve bu işin başına da Bilgiseverof Umursamaz Rüştü’yü getirmiş. Demirkoparan’dan dürüst olacağına dair söz alıp onu da kurulacak olan çöp değerlendirme tesislerinin başına getirmiş. Aslında Demirkoparan’ın o bahçe demiri olayından başka bir suç işlediğini gören hiç olmadı. Bir kere uymuş şeytana, inşallah bundan sonra hep dürüst olur.
Uyuşuk Hasan:
-Şu otelleri, lokantaları, parkları da bir düzeltsin artık.
-Onlar da yavaş yavaş düzeliyor. Baksanıza belediye parkının düzenleme çalışmaları bitti, dışında artık bir tane bile et kesen, satan yok. Lokantacıları denetlemek için de Doymaz Hamit’i görevlendirmiş diyorlar, ama kesin değil. Yemek işinden de doğrusu en iyi Hamit anlar!
Balıkçı Sadi:
-Benim için hava hoş, giden ağam gelen de paşam. Benim rızkım ne devlette, ne şurada ne de burada; denizde denizde, dedi.
● ● ●
Devam edecek....
Ömer Faruk Hüsmüllü
Comments
0 comment