Al-Makam, hastanede 46’lılar koğuşunda yatan arkadaşlarını da unutmamıştı. Yeni akıl hastanesinin tadilat işlerinin bittiği haber verilince, önce Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’nın sevgilisinin şehir mezarlığındaki mezarını buldurdu, oraya gitti, o kızcağızın ruhu için dua etti ve mezarın üzerindeki gülden bir tane dalıyla kopardı.Teleskop Alışveriş Merkezinden bir poşete sabun, şampuan, parfüm ve jöleleri, diğer poşete ise sigaraları doldurdu. 46’lılar koğuşunda verdiği sözü tutacaktı.
Bir tek Neron Tahir’in bulunması kalmıştı. O da çok zordu. Çünkü Neron Tahir, beş gün önce çok eski olduğu için içinde hiç kimsenin oturmadığı ahşap bir evi yakmış ve sonra da korkudan kayıplara karışmıştı. Her yer aranmasına rağmen bir türlü bulunamamıştı. Neron Tahir’in arandığını duyan Zabıta Amiri Çavuş Hilmi iki saat içinde onu bulup Al-Makam’ın yanına getirmişti. Korkudan titriyordu:
-Valla ben yakmadım, sadece yanarken seyrettim. Benim bir suçum yok, diyordu.
-Korkma, seni o yüzden çağırmadım. Sana birisinden selam getirdim.
-Kimden?
-Karın Deşen’den.
-Sen onu nereden tanıyacaksın ki Al-Makam bey? Gene de aleykümselam.
-Seni onun yanına götürsem, ister misin?
-İsterim, çok oldu görmeyeli. Özledim de.
-Haydi, yürü o zaman, gidiyoruz.
● ● ●
Devam edecek....
Ömer Faruk Hüsmüllü
Comments
0 comment